28 Kasım 2010 Pazar

Hücrelerimdesin,
Işık senden geliyor içerime...
Sokağa çıkmak istesem kalbinden çıkıyorum
Üstümden güneş eksilse yüzüne bakıyorum
Gözlerinden çıkıyorum gözlerime....



Belkide bizi birleştiren o kader denen tuhaf gizemden başkası değildi. Yada beni şehrim diye bildiğim bu yere bağlayan şey belkide senin kalp atışlarındı.
Ya sen...?
Sende benim gibimisin? Yo sanmam. Sen her zamanki dağınık yaşantıların savruk düşüncelerin daima parlayan yıldızı...
Sen, yanındaki benin savruk yılların telaşıyla yorgun düşmüş ömrünün semalarında neden durup dinlenmeden kanat çırptığını anlayamadın hiç.
Anlasaydın, belkide bu kadar hoyrat olmazdın sana vurgun kalbime, değil mi?
Ben sana vurgundum, senin ise en savruk yıllarındı.Her yeni yüzde yeni öyküler arardın, her yeni ömürde yeni yolculuklara çıkardın.
Telaşlıydın...
Yıllarca aşka susuz kalmış kimsesiz bir yürektin. "Bağlanamak"sana göre değildi. Benim koşulsuz sevgim sana göre değildi. Korkardın durup dinlenmeden semalarında çırpınan kanatlarımdan. Bu şehirdeki yalnızlığımdan. Senden başaka kimsesizliğimden. Korkardın...
Sonra...
O savruk ömrün gün gelecek durulacak. Bir sevdaya kalbinin kilitli kapılarını açacaksın, ve sonra sana aşık bu beni unutacaksın değil mi?
Sonra mı?
Hep yağmurlar yağacak deli gibi, senin gibi telaşlı telaşlı.

Paylaşılmayan sevgilerimizi hep beklettik.Beklettikçe o sevgiler hep acılaştı.Tanınmaz hale geldi.İşte bu yüzden böyle sonsuz alıngan, herşeye gücenen açık yaralar gibi insanlar haline gelmedik mi sevgili...?
Neden sen yanındakini değilde hep uzaklardakileri sevdin, neden yanındakini hep kırıp geçtin, incitip üzdün de hep ulaşamadıklarına sakladın, yanındakine söylemediğin o en güzel sözleri?
Özlediğin sevgiden delice korktun. Sevmek senin bu şehirden birdaha çıkamamaktı, bu şehirde sevmek senin için kapana kısılmaktı. Bu korku yüzünden karşındaki insanın sevgisini eksik buldun...
Oysa sorun sendeydi!
Sevgiye inançsız olan sendin!

Neden ben diye sormuyorum uzun zamandır.Yazgıma asla lanet okumuyorum. Böyle olması gerekiyormuş, olduda...

Peki seni nasıl kabul etmeliyim?
Benimleyken mi, yoksa gidişindeki o herşeyi kabullenmiş bu hayata razı olmuş halinlemi? Seni böyle kabul etmek, senden ayrılırken çekeceğim acıdan daha büyük inan... Senin sandığım insan olmadığını bilmek ölümünü yaşamaktan daha büyük bir ızdırap. Senin benim için doğmadığına beni hiç hissetmediğine sadece bana yazdığın o çok bilindik o çok klişe senaryonda basit bir rol verdiğine inanmak ve onu istediğin gibi oynamadığımda başkasına vermen elimdeki o rolü, sanki hayatımı boşuna yaşamışım der gibi bir hayal kırıklığı şimdi bana...
Meğer rüyasız, ışıksız ve ziyan olmuş o kalbini sevmişim.
Ama artık mutluluğu olmadığı yerde aramaktan vazgeçiyorum. Burada, bu şehirde beni görmek istediğin gibi görmeyi yasak ettim kendime...
Hiç umma, korkma, ürkme...Asla ardından gelmeyeceğim. Gideceğin yerleri çok iyi biliyorum. Ve merak etme bundan sonra sevginin büyüsünü hiç olmadığı yerlerde aramayacağım.Gideceğin yerlerde onun olmadığını çok iyi biliyorum...
Sen git ve başla onlarla yepyeni hayatına...
Aç gözlülükle sarıl o korunaklı ama geçici mutluluğuna. Şunu da hiç unutma ama o mutluluğa hiç dayanamayacaksın. Kalbin rüyasız, ışıksız kaldıkça, kalbin ziyan oldukça o sahte mutluluklara aç gözlülükle saldıracaksın. O ışıksız kalbinin, o ziyan olmuş yüreğininin içinde seni sana hatırlatacak bir ben hep acı verecek sana...
Yılarca aşka susuz kalmış gibi uzaklara, uzaklaradaki dağların doruklarına bakacaksın. Bağırmak isteyeceksin, bağıramayacaksın...Ağlamak isteyeceksin ağlayamayacaksın... İşte o zaman anlayacaksın, bu hayatın kurallarına göre yaşandığında iyi başlayıp kötü bitmeyen hiçbirşey olmadığını, iste o zaman anlayacaksın mutluluğu hiç olmadığı yerlerde aramanın içini nasılda acıttığını ve işte o zaman anlayacaksın sadece haksızlık edenlerin bu hayatta kazandığını ve ne yaşarlarsa yaşasınlar arkalarına bakmadan istedikleri yere çekip gideceklerini... Yani o zaman anlayacaksın sadece kötülerin özgür olduğunu.

Uzaklarda yıkılmış titrek bir alev göreceksin. Ben diye bakacaksın o titrek aleve. O alevi görünce hatırlayacaksın, kalbini sonsuza dek benimle bu uzaktaki dağ başında bıraktığını. Oysa ne kadar da çok isterdin kalbimin yanında olmasını senş ısıtmasını...
Ama artık yalnızlığının yerinde koskoca bir boşluk olacak. Sen nereye gidersen git yanında o boşluğuda götüreceksin.

Bugüne dek yaramı kimse değil sadece sen kanattığına göre, seninle aramızda mutlaka büyülü bir bağ vardır diye düşünmüştüm, yada kendimi böyle avuttum.
İçimde yıllardır gizlediğim hayal kırıklığı seninle gün ışığına çıktı. Ben bunu sevgi zannettim. Bana uyguladığın her şiddeti sevgi zannediyordum, bana uyguladığı o şiddeti aşkının ne kadar da derin olduğuna benş ne kadar da yoğun sevdiğine yordum...
Ben seni ne kadar sevmeye çalışırsam çalışayım senin gözünde hep bişiler eksik kaldı.
Bazen cömert bir anne edasıyla yaklaşıp kanatlarının altına alıp beni korudun, bazen ise yaralarımı liğme liğme acıttın. Bu nasıl sevgiydi...?
Bunları biliyordum, bunun sadece alışkanlıktan ibaret olduğunuda analamıştım, ama dedim ya konduramadım. Her farkedişimde bunu beynime reseti çekip beni nasılda sevdiğini hatırladım...

Sen bende açtığın yaranın farkındasın. Bu yarayla tek başına kalmanın ne denli acı verdiğini de çok iyi biliyorsun. Çünkü sende yıllarca bu yarayla yaşayacaksın. Kendi yaranı başkalarının yaralarını kanatarak iyileştireceksin. Seninde yaran ağır, seninde tahammül gücün sınırlı. Benim senden beklediklerimi sende benden beklemektesin belkide...
Bu yüzden benim sana dönmemei beklerken yeni kurbanlar aramaya çıkacaksın. Sana direnip tamamen teslim olmayıp sana karşı çıksaydım sen beni unutamazdın beni bırakamazdın. Ama maalesef....

Biraz güçlü olsam, yaramı asla senin kapatamayacağını anlayıp geri dönmeye başlasam o anda cömert anne edasıyla karşıma çıkardın. Yine de her defasında benim direncim kırıldı; arasa, gelse, açtığı yaraları sarsa diye bekledim seni. Benimle bunları konuşmaya cesaret edemesende seninde benim gibi hissettiğine eminim..
Kalpten kalbe giden yollarımızda araya kocaman birbirimizi görmeyi engelleyen kayaları BİZ koyduk, farkındamısın?

Sadece senin aramanı bekliyorum. Sen ararsan buzullarından arınacak bu yürek ve hiç olmadığı kadar canlanacak bu kalp.
Ama sen ararsan....

Evet alçalıyorum belkide. Ama elimden başka birşey gelmiyor, aŞk bu! Alçalma yükselme tanımıyor. Bu dünyaya ait her duygu yabancı ona. Aşık olsan bilir anlardın beni.

Biliyormusun.....?
Aşk, sonsuz bir alçalışmış sevgili. Bunu senin varlığın öğretti bana.
Aşk, inadına bir alçalışmış, bunu da senin yokluğun öğretti bana.

Yazgımda bu varmış...
Öylece karşına oturup, seyrediyorum yüzünden geçen zamanı. Bana sevdalı sandığım bir yüzün vardı, o artık içimde saklı...


Çok acı versede seni hep hatırlamak ve hep özlemek istiyorum.....

2 Aralık 2008 Salı